Yeşilay İznik Temsilciligi
  KUMAR
 

 

KUMAR
 
                                                   
 Kumar, Cezâ Kanunu’muzda, “Kazanç kastı ile oynanan kâr ve zarârı baht ve talihe (şansa) bağlı bulunan oyun”, Anabiritanika’da, “Bir oyunun, yarışmanın ya da belirsiz bi olayın sonucu üzerine, kazanç elde etmek amacıyla ortaya değerli bir şey ya da para koyma” diye târif edilmektedir.
           
 Bir zamanlar basit fal okları, oyun âletleri ve zarla oynanan kumar, bugün, rengârenk ışıklarla donatılmış salonlarda, modern kumar âletleri, piyango biletleri ve çeşitli kartlarla, özendirici reklâmlarla oynatılmaktadır. Kazanan kim, kaybeden kim belli değil. Burada en büyük payın, kumar oynatanların kasasına girdiği muhakkaktır. Kumar alanında devlteni payına düşen, devede kulak misâlidir. Ve bugün dünyada kumar, devlet kontrolünden uzak, birtakım mafyaların elindedir.
 
  Tarihî seyri içerisindeki içki, uyuşturucu, kumar, fuhuş, rüşvet ve israf öyle bir gelişme göstermiştir ki bugün bunlar, toplumu temelinden sarsan birer insanî ve millî felâket hâlini almıştır.
 
   Her on kişiden birinin mahkemelik olduğu ülkemizde işlenen suç sayısı artarken, “kumar oynadığı veya oynattığı” için cezâ alanlar çoğalmakta, kumar yüzünden ocaklar sönmektedir.
 
   Kumar kendisi dışında birkaç bağımlılığı da sırtında taşıyan sosyal hastalıktır!
           
 Kumar hayâtın, servetin, ailenin, huzur ve haysiyetin en büyük düşmanıdır.
Kumarın söndürdüğü ocaklar en ağır uyuşturuculardan fazladır.
Kumar önce serveti, sonra iffet ve haysiyetleri, sonunda da hayatı mahveden bir iptilâdır.
Kumar fizikî ve psikolojik bağımlılığın her ikisini de en şiddetli şekilde geliştirir ve bağımlının bu tutsaklıktan kurtulmasını imkânsız hâle getirir.
Kumar tutsaklığı eroininkine eşdeğerdir.
Kumarın geliştiği bir toplumda ahlâk, fazîlet ve bütün insânî değerler iflâs eder.
 
KUMAR VE KADIN
 
 Yapılan araştırmalarda, günümüzde kadınların da, kumar tutkusunda erkeklerden hiç de geri olmadıkları tesbît edilmiştir.
  Araştırmacılar, psikologlar kumar sırasında kadınların erkeklere oranla heyecanlarını dizginleyemediklerini, onların aşk ve heyecâna zaafları bulunduğunu, kaybettiklerinde erkeklerden daha hırslı olduklarını, kazandıklarında da daha çok kazanmak istediklerini ve kumar tutkusu olan kadınların sanıldığından daha fazla olduğunu belirtiyorlar.
  Önceleri onu, keyifli bir oyalanma ve vakit geçirme gibi saran kumar tutkusu, kadını zamanla yuvasını, çocuklarını ve eşini ihmâle götürüyor. Üstelik kadın bu hâlini başkalarından da, kendisinden de saklamaya çalışıyor. Ve asla oyun merâkının bir tutkuya dönüştüğünü kabul etmek istemiyor. Küçük heyecanlarla başlanan mâcera, bir gün felâketle bitiveriyor.
    Kadınlarla ilgili ilmî başka bir tespit de şöyle:
 
   Genellikle maddî durumu iyi, ama mutsuz birçok kadın, gizli tatminsizliklerini oyun masalarında gidermeye çalışıyor. Ve mutluluğu kumarda arıyor. Fakat sonraki mutsuzlukları, önceki mutsuzluklarını gölgede bırakıyor. İşin farkına vardıkları zaman da iş işten geçiyor.
Televizyonların çeşitli yarışmalarında ve çekilişlerinde, 900’lü telefonların çoğunlukla kadınlar tarafından kullanıldığı ve bu yüzden yüklü telefon faturalarının gelmelerine sebep oldukları da bilinen gerçekler arasındadır.
   Ayrıca çok hanım, günlerinde ve poker oynarken, çay yerine viski ve likör ikrâm etmeyi tercih ediyor. Bozulma sadece erkeklerde değil toplumun her kesiminde…
    Yalnız şu gerçek aslâ unutulmamalıdır; Türk toplumunda kadın, mukaddestir, kadın her şeyden önce “ana”dır. O, bütün güzelliklerin ve fâziletlerin de timsâlidir. Onu yüceltmek ve sahip olduğu tahtından indirmemek gerekir. İçkiyle, uyuşturucu ile, kumarla ve fuhuşla alçalan kadın bütün bir beşeriyeti alçaltır.
     Şair: “Elbet sefil olursa kadın, alçalır beşer” diye boşuna söylememiştir. Bu sebeple kadın nâdide bir çiçek gibi korunmalı, yaradılış gâyesinden uzaklaşmasına müsaade edilmemelidir.
    Kadın sadece ana değil, o aynı zamanda çocukları için bir mürebbi ve aileyi ayakta tutan temel unsurdur. Kadını alçaltan her sebep aileye ve topluma da toplumu korumak demektir. Aile olmadan millet, millet olmadan devlet var olamaz.
 
EĞLENCE VE HAYAT
 
     Hayat disiplinsiz ve gayesiz olduğu zaman, tabiatıyla eğlence denen bataklığa dökülür. Bu bataklığa düşenler insânî değerlerden uzaklaşarak hayvanlaşırlar.
   Eğlence ile geçmiş bir hayat kadar anlamsız ve zararlı hiçbir şey yoktur.
             Dr. Alexis Carrel
 
Gençliğin eğlenceye mahsus olduğunu söyleyenler ahmaklardır. Gençlik çağı, ileride bütün hayat devâmınca faydalı olacak iyi alışkanlıkların kazanılma yıllarıdır.”
J. B. Say
 
 ALIŞKANLIKLAR
  Tâliin ve Hayatımızın Yapıtaşlarıdır.
 
   “Zararlı alışkanlıklardan daha küçük, faydalı alışkanlıklardan daha büyük hiçbir şey yoktur.”
                                                                                                                                 OVID  
 
İnsan için yararlı ve gerekli alışkanlıkların en uygun devresi ise şüphesiz çocukluk ve gençlik yıllarıdır. “Ağaç yaşken eğilir” atasözümüz bu konuda değişmez bir terbiye, bir esikmez eğitim kâidesidir. Terbiyeci ve düşünür J.B? Say’ın: “Gençliğin eğlenceye mahsus olduğunu söyleyenler ahmaklardır”.
 
 Gençlik çağı ileride bütün hayat devamınca faydalı olacak iyi alışkanlıkların kazanılma yıllarıdır.” Sözü büyük bir gerçeğin ifâdesidir.
           
 Bu konuda hayâtî değer taşıyan şu veciz ifâdeler üzerinde bir nebze olsun durup düşünmekte büyük yarar görüyoruz:
“Siz çocuğa alışması gereken huyları veriniz, büyüdüğü zaman bunlardan ayrılamaz.”
SMILES
 
      “Alışkanlıklar bir halata benzer. Her gün birer lifini örmek suretiyle sonunda onu, kopması mümkün olmayan bir hâle getirirz. Bu sebeple gerek çocuklarımızda, gerekse kendimizde gelişmekte olan alışkanlıklara çok dikkâk etmeliyiz.”
HORACE MANN
     “Alışkanlıkların zincirleri, önce duyulmayacak kadar hafif, sonra kırılmayacak kadar güçlü olur.”
BENJAMIN DIZRAELLI
   “Alışkanlık, anahtarı kaybolmuş bir kelepçedir.”
           AMOS PARISH
 
  “Evet, kişinin kaderine şekil veren şey alışkanlıklarıdır.”^
RICHARD REVERNE
 
 
 
 
 
Kumar En Ağır Uyuşturucu
Niteliğine Sahiptir
 
     Kumar, en ağır uyuşturucular kadar aklı ve irâdeyi tesirsiz bırakır ve bu hâl ile bağımlısını onlar gibi ölüm vâdisine ulaştırır.
      Zararlı alışkanlıklardan daha küçük, faydalı alışkanlıklardan daha büyük hiçbir şey yoktur.
                                                                                                                                 OVID
       Zira, fert ve topluma hayatı sevdiren, kolaylaştıran ve hayatı başarılarla süsleyen, bağlandığı yüksek ideâller ve sağlam inançlardır.
ANDRI MAUROIS
 
  Kumar, zamanın ve hayâtın en büyük düşmanıdır.
  İnsan için en büyük isrâf şüphesiz zaman isrâfıdır. Çünkü, zaman ayniyle ömür ve hayat demektir. B. Franklin: “Hayâtı seviyorsanız zamanınızı boşa harcamayınız. Çünkü, zaman hayatın kendisidir” der.
   O. Wendell Holmes: “Hayat küçük parçalardan meydana gelen büyükçe bir demettir” diyor. Kesin bir gerçektir ki, onu değerlendirebilmek ancak onun parçaları olan dakika ve saatleri değerlendirebilmekle mümkündür.
    Bu konuda şu sözler ne kadar düşündürücüdür:
 
 
   “Zaman aklı, olgunluğu ve hizmeti artırmak için bize verilmiş en değerli sermâyedir.”
                                                                                                          THOMAS MANN
 
“Mutluluk başarıya, başarı ise zamanı değerlendirmeye bağlıdır.”
SENECA
  “Ahmaklar zamanı nasıl öldüreceğini, akıllılar ise nasıl kazanacağını düşünür.”
SCHOPENHAVER
 
“Zamanı kazanan her şeyi kazanır, zamanı kaybeden her şeyi kaybeder.”
         ALMAN ATASÖZÜ
  “Hiçbir şey hayat ve onu dolduran dakikalar kadar değerli değildir.”
EURIPIDES GOETHE
 
 KUMAR AİLEYİ YIKIYOR!
 
  Kumar, aileyi ve toplumu yıkan felâketlerin başında gelir. Kumarın, aileyi öncelikle yıkma şekli, onun maddî varlığını elinden almasıyla gerçekleşiyor. İkinci safha, para bulamadığı zaman, kumarbaz kadının kendi iffetine; kumarbaz kocanın ise, karısının iffetine kumar oynaması; üçüncü safha, kumarbazın cinâyet işlemesi veya intihar etmesidir.
 
Bazı alkoliklerin başkalarına zarar vermedikleri ve aileyi yıkmadıkları düşünülebilir. Ancak, hiçbir kumarbazın ailesini yıkmayacağı düşünülemez!
 
 Evet, kumar zamanın, hayatın, ailenin, toplumun huzur ve düzenin en büyük düşmanıdır.
 
Hiçbir aile çocuğuna güzel terbiyeden daha değerli bir şey veremez.
 
 KUMARBAZ BİR KLİNİK VAK’A DIR
 
Amerikalı bilim adamları ve psikologlar tarafından psikolojik bir bozukluk olarak görülen “Kumar Tutkusu” nun, beyin seviyesinde ortaya çıkan bir hormon noksanlığı olduğunu tespit ediyorlar.
 
Kumar, tıpkı sigara bağımlılığı gibi… sigara nikotini yüzünden bağımlılık yapıyor. Kumar ise, heyecan sebebi ile salgılanan Noradrenalin isimli bir hormona bağımlılık demek oluyor.
 
  Noradrenalin salgısı azaldığında insanlarda uyuklama ve çevreye karşı ilgisizlik ortaya çıkıyor. Sonunda depresyona giriyorlar ve hayattan zevk almamaya başlıyorlar. Heyecan ve stres, bu salgıyı normal hâle getiriyor. Fazlalığında ise dikkat artıyor, vücut alarm durumuna geçiyor. Korku ve titreme hâli görülüyor. Normal durumlarda, bu hâllere rastlanmıyor.
Noradrenalin, vücutta Adrenalin ile birlikte sempatik aktiviteden sorumlu oluyor. Kalbin atış hızını, tansiyonu, mide ve bağırsak sisteminin düzenli çalışmasını sağlıyor. Bu bakımdan Noradrenalin son derece önemli bir salgı maddesi.
       Fransız bilim adamları bu konuya daha da açıklık getiriyorlar: “Kumarı bir tutku haline getiren insanlar, yeteri kadar üretilmeyen Noradrenalin noksanlığı sebebi ile kumarın verdiği heyecan sonunda salgılanan bu hormon noksanlığını telâfi ediyorlar. Bu, onları farkında olmadan bir kumar tutkunu, bir bağımlı insan hâline getiriyor” diyorlar.
 
   Kumarbazın davranışlarının, uyuşturucu müptelâsının davranışlarını andırdığını belirten uzmanlar şu düşüncelere de yer veriyorlar: “Kumarbaz kumar oynamadığı zaman, hayatın bir anlamı olmadığını düşünür; aşırı bir can sıkıntısı ve bunalım içerisine düşer. Kumar oynadığı zaman ise, kazanıp kazanmaması önemli değildir. Kendisini memnun, umut dolu hisseder ve etrafına olumlu bakar.
      17 kumarbaz üzerinde yapılan araştırma, bunların hepsinde normalin altında bir Noradrenalin hormon seviyesinin tespit edilmesi ile sonuçlanır. Diğer araştırmalar da yanı sonucu verir. İlim adamları şimdi, bu hastaların Noradrenalin seviyelerini yüksek tuttukları takdirde, kumardan vazgeçip geçmeyeceklerini araştırıyor.
 
Kumar müptelâlığının da sigara, alkol veya uyuşturucu müptelâlığı gibi, çeşitli tıbbî müdahâleler sonunda tedâvi edilebileceğinden umutlu olan uzmanlar, bu amaçla çalışmalarına başlatmış bulunuyorlar. Kumar tutkusunun klinik bir vak’a olduğunun anlaşılması ve bu iptilânın Noradrenalin isimli hormonun normalin altında salgılanmasından kaynaklandığının belirlenmesi, tedâvi yöntemlerinin bulunmasını sağlayacaktır. Bu konuda Amerika’da yapılan çalışmalardan olumlu sonuçlar alınmıştır.
 
 GENÇLİĞİN KÖTÜ ALIŞKANLIKLARA İTİLMESİNİN SEBEPLERİ VE ALINACAK TEDBİRLER
 
    Derin bir buhran ve çalkantı içinde bulunulan çağımızda yeni nesilleri yeniden şekillendiren amiller tamamen değişmiştir. Basın, yayın, radyo, televizyon ve sinema gibi kitle haberleşme vasıtalarının sorumsuz ve yıkıcı yayınlarına müsaade edilmemeli ve bunlar mutlaka kontrol altına alınmalıdır. Demokrasi havariliğiyle gençliği feda etmek, büyük ahmaklık olur. Bunlar birbirine karıştırılmamalıdır.
     Bu yüzden diyoruz ki: “Vakit geç olmadan gençliğin bütün kötü alışkanlıklardan korunması için köklü ve kalıcı tedbirler âcilen alınmalı, bu konuda hukûkî düzenlemelere hemen gidilmelidir.”
      Pek çok kötü alışkanlıklar ve bağımlılıklar, parçalanmış aile çocuklarında daha çok görülmektedir. Bu yüzden kadın ve ailenin korunmasına matuf her türlü tedbirde de ihmâle yer verilmemelidir.
AİLELERE DÜŞEN GÖREVLER
 
Gençliğin kötü alışkanlıklardan korunmasında aileye de büyük görevler düşmektedir. Çocukta şahsiyet ve irade küçük yaşlardan itibaren aile içinde teşekkül etmeye başlar, okulda tamamlanır. İyi alışkanlıkların da kötü alışkanlıkların da temeli ailede atılmaya başlar. Bunun okula bırakılması son derece yanlıştır.
     Anne ve babalar her konuda çocuklarına iyi örnek olmalı, onların vakitlerini nerelerde geçirdiklerini bilmeli, ama bu kontrol, asla baskıya dönüşmeden, sevgi, ilgi ve şefkât şemsiyesi altında yapılmalıdır.
     Çocuk hangi yaşta olursa olsun asla ilgiden, sevgiden, şefkâtten ve kontrolden yoksun bırakılmamalıdır. Ailede alınan eğitim ve terbiye okulda da devam etmelidir. Gençler okullarda bütün kötü alışkanlıklardan korunacak ve iyi alışkanlıklar edinecek şekilde yetiştirilmelidir.
 
 
 
 
  Bugün 30057 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol