Yeşilay İznik Temsilciligi
  YAZI VE MAKALELER
 

SİGARA REKLAMLARINDA OYNAYAN ARTİSTLER
Elinde kemendi, dudaklarında daima yeni yakılmış bir sigarayla dünyanın en ünlü reklam simgelerinden biri olan Marlboro kovboyunun ailesi, başta Philiph Morris olmak üzere bazı sigara şirketleri aleyhinde dava açıldı. 1995' te akciğer kanserinden ölen kovboy David Mc Lean' in dul eşi ve oğlunun, "Nikotinin zararlarını kasten halktan sakladıkları" gerekçesiyle sigara firmalarına karşı dava başvurusu Texarkana Hakimi tarafından kabul edildi. 12 yaşından beri sigara içen Mc Lean 1960'ta Marlboro için poz vermeye başladı. ABD' de paketlere "Sigara sağlığınıza zararlı olabilir" ibaresi koyma zorunluluğu ise 1964 yılında yürürlüğe girdi. Lilo Mc Lean, eşinin bir tek reklam spotu için peş peşe 5 paket sigara içmek zorunda kaldığını söyledi.
 

          Şöyle bir göz gezdirecek veya hafızamızı yoklayacak olursak benzerlerine de rastlarız:

          Marlboro reklamlarında gördüğümüz Wayne Mc Laren, 1992 yılında 51 yaşında akciğer kanserinden öldü.

          1950' li yıllarda ilk olarak 17 yaşında Lucky Strike sigaralarının reklamlarında, daha sonrada Chester Field sigaralarının reklamlarında baş artist olan Janet Sackman akciğer kanseri olmuştu.  Akciğerinin bir kısmıyla sesinin bir kısmını büyük ölçüde kaybetmişti. İlk dönemler sigarayı sadece dudağına götüren Janet, daha sonra gerçekçi olması için sigaraya başlamıştı.

            1960 lı yıllarda Alpine adı verilen sigara markasının reklamlarında oynayan 67 yaşındaki John Moore'nin gırtlak kanseri olduğu açıklandı. Morore "o zamanlar bilmiyordum, ama aslında kendi ölümümün reklamını yapıyormuşum" dedi. john Moore'nin ses telleri ve soluk borusunun alındığı ve halen boynuna açılan küçük bir delikten solunum ve beslenme gibiihtiyaçlarını karşılayabildiği belirtildi. John Moor^'nin koku ve tat alma duyularını da kaybettiği kaydedildi.

          1981-1987 yılları arasında Winston sigaralarının reklamında baş rolü olan Davıd  Goerlitz 35 yaşında felç oldu. Tatma duygusunu kaybeden sanatçı, vücudunu sol tarafını kontrol edemez hale geldi.

          Camel sigaralarının reklamlarında yer alan Will  Thornbury , 1992 yılında 56 yaşında kanserden öldü.

          Marlboro reklamlarındaki kovboylardan biri olan Davıd Millar Jr. 1987 yılında sigara kullanmaktan dolayı yakalandığı anfizem hastalığından öldü.

 




  SİGARA MACERASI

        Yaklaşık 3 yıldır sigara, alkol ve uyuşturucunun zararlarını araştırarak kendi çapımda bir mücadele başlattım. Bulduğum kaynakları birleştirmek suretiyle bir sunu haline getirdim. Önce kendi okulumdan başlamak üzere hemen hemen Orhangazi’nin tüm okullarını seyyar bir gezici gibi; sırtımda projeksiyon cihazı, elimde bilgisayar kasası, okul okul dolaştım. Gösterinin sonunda, vicdani bir sorumluluğu yerine getirmenin mutluluğunu yaşadım. Zira, izleyicilerden aldığım tepkiler son derece olumluydu. Sonuç olarak; bir hayli kişinin sigarayı bıraktığına şahit oldum. Bırakmayanların da kafalarında en azından bir soru işareti bıraktığıma inanıyorum.  Yaptığım bu çalışmayı sizlerle paylaşmak adına, günlük olarak yazmayı planladım. Zararlı alışkanlıklar ve bunlarla mücadele etme yöntemlerine genel bir bakış çerçevesini çizdikten sonra, sigaradan başlamak üzere: alkol, uyuşturucu ve madde bağımlılığı konularını sırasıyla işlemeye çalışacağım. 
         Ülkemizde zararlı alışkanlıklarla mücadele her dönemde olmuş ve olacaktır. Ancak eksik gördüğüm taraf: genellikle kutlama veya anma tarzında yapılmasıdır. Dolayısıyla “her şey protokol için” mantığı ile hareket etme anlayışı, gerçek bir mücadeleye set çekmektedir. Zira izleyici kitlesi, genelde mülki erkan ve seçilmiş bir grup öğrenciden ileriye gitmemektedir. Oysa bu mücadele, daha geniş kitlelere yayılmalı; radyo, televizyon, basın ve yayınlarda daha geniş yer verilmelidir. İnsanlar, bu konularda uyarılmalı; zararlı alışkanlıklara dikkat çekilmeli ve seviyelerine göre muhakkak  eğitilmelidirler.   
        Belediyelerin görevleri arasında; insan sağlığını ilgilendiren konulara duyarlılık göstermesi ve zararlı alışkanlıklarla mücadele etmesi gibi konular da vardır. Faydalı olmakla beraber; sene de bir kere, bir doktoru getirerek okulun birinde protokol eşliğinde ve resmi bir havada konferans verdirerek bunun önüne geçilmesi imkansızdır. Bence bu bir plan-program dahilinde, halkın tüm bireylerine ulaşılacak şekilde, topyekun bir mücadelenin başlatılması ile mümkün olabilir. Şunu da unutmamak gerekir; bu görev, sadece belediyelerin değildir. Başta Kaymakamlık olmak üzere: Milli eğitim, Jandarma, Emniyet, Sağlık, dernekler, basın, ve sivil toplum örgütlerinin bir araya gelerek, bir eylem planını oluşturması ve bu eylem planını tavizsiz ve kararlı bir şekilde yürütmeleri ile mümkün olabilir. 
        Mücadele konusu ne olursa olsun, yöntemin ilk aşaması eğitim olmalıdır. Tüm okulları kapsayan bir organize ile uzman bir grubun: konferans, sunu veya drama tarzında gösteriler yaparak öğrencileri bilgilendirmeli ve çevrede kurulan tuzaklara dikkat çekilmelidir. Uygun yerlere, konu ile alakalı afişler asılmalı; zararları anlatan kitapçıklar dağıtılmalıdır. Öğrenci velilerine yönelik veya tüm halka açık bilgilendirme toplantıları tertiplenerek toplum bilinçlendirilmelidir. Zira, bilinçli bir toplum yasalara her zaman saygılı olur. Unutulmamalıdır ki, bir toplumun ayakta kalabilmesi, toplum tarafından belirlenmiş yasaların korunmasına, tüm bireylerin yasalara uymak için çaba harcamasına, uymayanların da cezalandırılmasına bağlıdır.
        Emniyet birimleri görevlerini fazlasıyla ifa ettiklerinden şüphemiz yoktur. Ancak, çevreden aldığımız bazı duyumlar bizleri üzmektedir. Nadiren de olsa okullara kadar sızan, alkol, uyuşturucu ve madde bağımlılığı gibi illetler, Orhangazi halkı olarak hepimizi tehdit etmektedir. Önlem alınmadığı sürece bu katlanarak devam edecek ve önüne geçilemeyecek bir hal alacaktır. Sonuç olarak; gerek fert gerekse de toplum olarak bu tehditten etkileneceğiz demektir. 
        İçimizi karartan bu tablodan sonra gördüğümüz bazı gelişmeler bizleri umutlandırmaktadır. Basından takip ettiğimiz kadarıyla; Avrupa birliğine girme sürecinde, sigaraya dair olumlu gelişmeler yaşanmaktadır. Ülkemizde kapalı mekanlarda sigara içilmemesi, AB deki bazı ülkelerde sigara içen vatandaşların 2. sınıf vatandaş muamelesi görmesi ve mahkemelik olan sigara üreticilerinin ödedikleri astronomik tazminatlar, olumlu bir trendin yakalanmasına işaret olduğu realitesi, bizleri sevindirmekte ve teselli etmektedir. Ayrıca ilçemizde kurulan İlçe Denetim Kurulunun bir ekip halinde yaptığı çalışmalar takdire değer bir gelişmedir.  
        Her ne kadar devlet bir takım kanunlar koymuş ise de uygulama alanının eksikliği ailelerin ve çevrenin duyarsızlığı maalesef olumsuz bir tabloyu oluşturmaktadır. “Anayasanın 58. maddesi: Devlet, gençleri; alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için tedbirler alır.” Demektedir. Dışardan bakıldığında oldukça yerinde yapılmış bir kanun olmasına karşın; ne yazık ki uygulamada o kadar başarı görememekteyiz. Zira, basın ve yayının hali ortada. Denetleme mekanizmasının ağır ya da hiç çalışmaması nedeniyle televizyonlarda: kan, şiddet, kin, nefret, pornografi, özel yaşama müdahale ve kişileri yargısız infaza götüren zararlı programların çoğalması söz konusudur. Özellikle basın özgürlüğü veya aşırı hürriyetlerin arkasına sığınılarak; özel yaşamların deşifre edilmesiyle, aile kurumu dinamitlenmektedir. Elit tabakanın şatafatlı yaşantısını örnek bir davranışmış gibi sergileyen televizyon programları; asparagas haberlerle kadını bir meta, bir obje olarak kullanması suretiyle, özentiyi doruğa çıkarmıştır. Medyatik kişilerin sürekli yaptıkları şaklabanlıklar ve toplumun kültürüyle bağdaşmayan gayri ahlaki davranışlar, sürekli olarak seyirciye angaje edilerek; televole denilen yeni bir kültürün doğmasına sebebiyet vermiştir.  Bu kültürünün artarak aile yaşantımıza kadar girmesi toplumu iyice yozlaştırmıştır. Bunun semeresi olarak da: yuvaların dağılmasına, intiharların çoğalmasına; sigara, alkol ve madde bağımlılığının artmasına sebebiyet vermiştir. 
        Toplumun gözü önündeki bulunan şahsiyetler ne yazık ki her şeyiyle örnek alınmaktadır. Örneğin: sanatçılar, mankenler, artistler… vs. İyice zıvanadan çıkmış; sanatla, edeple hiçbir alakası olmayan –sözüm ona- sanatçı tiplemelerinin olumsuz davranışlarını izleyen gençler, özenerek onlar gibi davranmaya başlamaktadır. Bunları örnek alan gençler ne yazık ki; benliğinden uzaklaşmış, kimliğini kaybetmiş bir neslin doğmasına; var olan neslin de iyice yozlaşmasına sebep olmaktadırlar. Üzülerek ifade edeyim ki; bizleri içerden vurmak isteyen güçler ne yazık ki muvaffak olmaktadır. 
        Unutmamalıyız ki artık silahlı mücadele devri kapanmıştır. Milletleri çökertmenin yolları maddeden değil manadan geçtiği bir devirdeyiz. Manen ve ahlaken çökertilen toplulukların iflahı mümkün değildir. 
       Vatandaş olarak herkes üzerine düşeni yapmadığı sürece, inzibati tedbirler ile bu yozlaşmanın önüne geçilmesi imkansızdır. Evvela toplumu oluşturan bireyler bilinçlenmelidir. Bu kutsal görev ailenindir. Toplumu oluşturan bireylerin kontrol mekanizma ise devlete aittir. Devlet, önce eğitimi vermeli sonra caydırıcı tedbirler almalıdır. Kanunları yürütecek yasal prosedürler ise harfiyen işlenmelidir. Ancak bu şekilde zararlı alışkanlıklara set çekilebilir. Kısaca alt yapı oluşturulmadığı sürece herkesin kafasına bir polis dikseniz dahi bu olumsuz süreç devam edecektir. 
        Toplumu oluşturan ana kaynak mademki bireylerdir; o halde bireylerin kalplerini, iman; vicdanlarını, adalet; akıllarını ise ilim ve irfan ile donatmalıyız ki, bilinçli bir toplumu oluşturalım. Ayrıca, görgü kurallarını ve milli hasletleri ona aşılamalıyız ki; milli ve manevi sorumluluk anlayışıyla, kültürüne, inancına ve vicdanına sahip çıkabilsin. Kısaca; herkesin vicdanı bir hafiye –polis- olarak görev yapmadığı sürece bu musibetin önüne geçilemez.
Birlikte hareket etmenin önemi büyüktür. Birlik ve beraberliğini koruyan milletler ayakta kalmayı başarmışlardır. Milli benliğini, birlik ve beraberliğini yitiren topluluklar ise yok olmuşlardır. Tarihimiz bunlara şahittir. O halde, taşın altına herkes elini koymalı; Birlikte hareket ederek nemelazımcılığı ortadan kaldırmalıyız.
         Zararlı alışkanlıklar ile mücadeleyi “Sigara” ile başlamamın nedeni; masum gibi görünen, ancak vücudun bütün organlarına hükmeden ve onu kendisine esir eden bu illet, ne yazık ki tüm zararlı alışkanlıklara giden yolun baş tacı olmasındandır. Sigaranın sıradan keyif verici bir arkadaş olarak görülmesi, zararlarının fazla bilinmemesi, sigara içme yaşının gittikçe düşmesi, gelecek neslimiz adına gerçekten endişe verici olması; sigarayla mücadele etmenin ne kadar önemli olduğunu ortaya çıkarmaktadır. İşte dikkatleri bu konulara çekmek amacıyla, öncelikle bu konuya eğildim.
        Zararları, keşfedildiğinden beri bilinen sigara illeti; tarihte düşmana karşı kullanılan önemli bir silah olarak yer almıştır. Örneğin Kızılderililer beyaz insanları tütüne alıştırarak en büyük intikamlarını almışlar. 
          Dost gibi görünen düşman kuvvetleri, Dünya harbi sıralarında cephelerdeki gençlerimizin başarılarını pasifize etmek amacıyla; sigara ve alkole alıştırma çabaları baş göstermiştir. İstanbul işgal altında iken; düşman kuvvetleri içki dolusu gemileri karaya yanaştırarak Türk gençlerine bedava dağıtmak suretiyle zehirleme çabaları yoğun bir şekilde devam etmiştir. Basiretli ilim adamlarımız bunun farkına varır varmaz, hemen mücadeleye başlamışlar. Zamanın Şeyhülislamı Haydarizade İbrahim Efendi, Ord. Prof. Mazhar Osman'ın öncülük yapmasını isteyerek, "Hilal-i Ahdar" adı altında bir cemiyet kurmasını istemiş. Bu amaçla 5 Mart 1920 tarihinde kurulan bu cemiyetin kurucuları arasında; bir medrese hocası iken, 1. dünya harbinde talebeleriyle birlikte Rus cephesinde başarılar sağlayan; Bediüzzaman lakaplı, meşhur Said-i Nursi‘de yer almaktaydı. Hilal-i Ahdar Derneği (Yeşilay Cemiyeti) o gün bu gündür mücadeleye devam etmektedir. O günlerde, sigara ve alkole karşı gösterilen tepki ve mücadele ise maalesef günümüzde o denli gösterilmemekte ya da göstermelik kutlamalarla geçiştirilmektedir. 
          Biz küçükken, askerden birileri terhis aldığında koşarak evine “hoş geldin”e giderdik. O da bize asker sigarasını ikram ederdi. Anlamasak da hoşumuza giderdi. Hatta birbirine ekler boru gibi uzatır içmeye çalışırdık. Bu sigaralar askerlere kartonla verilirdi. Türk Silahlı Kuvvetlerin damgasını taşıyordu yani dışarıdan gelmiyordu. Anlayamadığım, ekmek - su gibi asker istihkakı olarak sigaranın verilmesinin hikmeti neydi? Sigarayı içen ve içmeyen ayrımı yapılmaksızın neden verilirdi? Sadece bedeni zararın yanı sıra maddi bir külfet olarak da askerin bütçesine bir kambur değil miydi? İşte bu soruların cevabını gerçekten merak ediyorum… 
        Bir toplumu çökertmenin alt yapısı olarak sigara görülebilir. Zira, en önemli kitle öldürme silahı olarak bilinen sigara; erişkin bir nüfusun %25 ini öldürebilmektedir. Her 8 saniyede bir insanın sigaradan öldüğünü düşünün. Her sene dünyada, ortalama 4,5 milyon insan sigaraya bağlı hastalıklardan ölmektedir. Ülkemizde bu oran 100 bin civarındadır. Sahi bir atom bombası atılırsa, sizce  kaç kişi ölebilir? Oysa her gün atom bombası etkisinde olan sigara, binlerce insanı öldürmektedir. Gelişen silah teknolojisi günümüze kadar henüz bu etkide bir silah üretmiş değildir. Tüketicisini öldüren tek yasal ürün ne yazık ki, sigaradır. Ve acı bir itiraf; kaybedilen savaşların en büyüğü, sigara ile yapılan savaştır.


        100 bin kişinin ölümü ne demektir biliyor musunuz?


• Her gün bir tren raydan çıkıyor ve 300 kişi ölüyor


• Her gün bir gemi batıyor ve 300 kişi boğularak ölüyor.


• Her yıl 50 bin nüfuslu 2 şehrimize atom bombası atılıyor ve hiç kimse sağ kalmıyor demektir.


          Kısaca, insan vücudunda hiçbir yer yoktur ki sigaradan etkilenmesin. Sigara hem içene hem çevresine hem de anne karnındaki bebeğe aynı oranda zarar vermektedir. 
          Sigarayı bırakmak ve bıraktırmak için bence en az kurtuluş savaşındaki fedakarane mücadeleyi yapmak gerekir. Bir Çanakkale’de 250 bin şehit verdik. Onlar vatanları için öldüler. Oysa ülkemizde her sene 100 bin insan ölmektedir. Peki bunlara ne diyeceğiz? Bunlar kimin için ölmektedir acaba? Hiç düşündünüz mü?


Bence ne şehit! ne gazi!..........Niyazi 


         Şunu da unutmamak gerekir. Sigara içen kardeşlerimize sadece acıyoruz. Elbette zevk onların, beden de onların; ama yazık olan Türk gençliğidir. Vücutlarını çok daha verimli alanlarda kullanarak hem sağlıklı hem de verimli olabilirler diye düşünüyoruz, bütün çabalarımız bu yöndedir.
Sigarasız günler dileğiyle,


TUNA GAZETESİ (Orhangazi Yerel Gazetesi)  03/03/2006)  Yazar: Salih AĞRAK








ZARARIN NERESİNDEN DÖNERSEK KARDIR
Türk milleti; aile bağlarına, kültür ve ananesine bağlı bir millettir. Bu kültürü yok etmek isteyen güçler, dün olduğu gibi; bugün de, yarın da olacaktır. Son derece dikkatli ve duyarlı olmalıyız. Ailenin temellerini sağlam atmalıyız. Çocuklarımızın üzerinde sevgiyi eksik etmediğimiz gibi, disiplini de elden bırakmamalıyız. Saygı, sevgi  ve hoşgörü ortamında yetişen nesiller sağlıklı nesillerdir. Böyle bir nesli, hiç bir güç yıkamaz. Bu unsurların eksik kaldığı aileler ise; ne yazık ki dağılma sürecine girerek, toplumun içinde birer sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak; sokak çocuklarının çoğalmasına, kapkaççılığın doğmasına, fuhuş batağının oluşmasına, esrar-eroin ticareti gibi toplumsal yaraların açılmasına neden olur. 
        Yıllar önce bir takım özgürlükler adına aileyi dağıtan Avrupa, bu gün ceremesini çekmektedir. Sigara, alkol, uyuşturucu, madde bağımlılığı ve gayri insani davranışların had safhada olduğu bazı ülkeler, keşmekeş bir hayat sürmektedir. Fıtri yaşama müdahale ederek aile yuvasını dağıtan Avrupa; günümüzde, yediği dehşetli tokadın acısıyla kıvranarak kendisine gelme çabası içerisindedir. Daha yeni uyanan batı ülkeleri, aile kavramının önemi üzerinde durmakta ve dağılan yuvayı yeniden kurma planları içerisine girmektedir. Zararlı alışkanlıklar ile mücadele etmede çeşitli stratejiler geliştirerek önlemler almaya başlamıştır. Bu mantıkla hareket eden ülkeler, çeşitli caydırıcı önlemleri -geç de- olsa devreye sokarak bir mesafe kat etmeye başlamıştır. Bu sevindirici bir olaydır.
        14 asırdır zararları apaçık bilinen zararlı maddelerin, inatla günümüze kadar sürdürmenin kime ne faydası oldu? Ne gariptir ki; cahil diye nitelendirilen ilkel kabileleri bile geride bıraktık. Bilim ve teknoloji çağındayız. O zamanlar belki zararları pek bilinmiyordu. Oysa günümüzde zararlarını bile bile bu alışkanlıklara devam edilmekte ve hiçbir önlem alınmamaktadır.  Kısaca insanoğlu bindiği dalı kesmekte kararlıdır. Dün olduğu gibi bu gün de dipsiz kuyuya düşme kahramanlığını(!) gösterecektir. Allah basiret versin…

Salih AĞRAK

 

AVRUPA'NIN ÇEŞİTLİ ÜLKELERİNDE SİGARA İÇENLER 2. SINIF VATANDAŞ OLARAK GÖRÜLMEYE BAŞLANDI.

• Amerika‘nın çeşitli yerleşim birimlerinde park ve sahillerde sigara içenlere 500 dolar ceza verilmektedir.

• Californiya’nın bir çok bölgesinde yerel yönetimler sigara içenlerin kamu binalarına 6 metreden fazla yaklaşılmasını yasaklamıştır.


• Florida’nın Fort Pierce Kenti Belediye Meclisi, Belediyeye ait 850 halk evinde oturan kiracılarından sigara içmemeleri gerektiğini bildirmiş.

• Manhattan bölgesinde, Lincoin  civarındaki lüks apartmanlardan birinin yönetim kurulu; bundan böyle sigara içmeyen kiracıların oturabileceğine karar vermiştir.


• İngiltere hükümeti sigara karşıtı kampanyalar için 50 milyon Sterlinlik bir bütçe ayırtmıştır.


ACI BİR İTİRAF
KAYBEDİLEN SAVAŞLARIN EN BÜYÜĞÜ SİGARA İLE OLAN SAVAŞTIR.


 

SİGARA ÜRETİCİLERİNİN GENÇLER ÜZERİNE YAPTIKLARI STRATEJİLER

            Sigara üreticilerinin yapmış oldukları strateji planının basına aksetmesi  onları zora sokmuştur. Gerçekten çok dehşet verici bir manzara ile karşı karşıyayız. Vatandaş olarak muhakkak karşı atağa geçilmesi gerekir. Aksi halde, hepimizin çocukları bu zehire bir şekilde bulaşacaktır. İnsan sağlığını hiçe sayan bu dehşet planına birlikte bakalım, sonra elimizi şakağımıza dayayıp uzun uzun düşünelim.

• Bizim işimizin temel hedefi lise öğrencileridir. (Brown & Williamson)

• Ergenlik çağındaki çocukların tatlı sevdikleri bilinen bir gerçektir. Bu durumu göz önünde bulundurarak sigaranın içine bal konulması düşünülebilir. (Brown & Williamson)

• Camel, büyümesini garantiye almak için yeniliklere açık olan ve geleceğin sigara içimini temsil eden 14-24 yaş grubunu hedeflemektedir. (RJ. Reynolds)


• Ergenlik yaşındaki çocuklar özgürlüklerini bir sembolle ortaya koyma eğilimindedirler. Sigara olgunlukla özdeşleştirildiği için ve yetişkinler sigarayı yasakladığı için en önemli semboldür. (İmperial Tobacco)

• Ergenlik çağındakilere yönelik reklam yapılmalıdır. Bu reklamlar yapaylıktan uzak ve dürüstçe yapılmalıdır. (İmperial Tobacco)


• Artık 13-19 yaş grubu sigara kullanıcılarına eskisi kadar güvenmemeliyiz. Çünkü bu gruptaki pazarımız, okullardaki sigara kullanımının azalmasıyla Pazar payımız kaybedilmiştir. (Philip Morris)

 

SİGARA ÜRETİCİLERİNİN RAPORLARI

• Nikotin bağımlılık yapmaktadır. Biz  nikotin satıcıları olarak bağımlılık yapan bir uyuşturucu satıyoruz. (Brown & Williamson)

• Eğer nikotin kullanımı kronik tiryakilere yasaklanırsa bile hipotalamusun kortikotropin salgılaması çok azalacağından dolayı bu kişiler zayıf bir endokrin sistemine sahip olacaklardır. Böylece zayıf düşmüş bir vücut sürekli sigara içerek psikolojik dengesini sağlamaya çalışır. Bu bilinçsiz istek bireyin nikotin bağımlılığını açıklamaktadır. (RJ. Raynolds)


• Yapacağımız araştırma sonucu eğer nikotin sonuçları, morfin ve kafein sonuçlarıyla benzerlik gösterirse araştırmayı gömeriz. (RJ. Raynolds)

• Nikotinin bir zehir olduğunu çok az miktarda müşterimiz bilmektedir. Bu da işimizi kolaylaştırmaktadır. (Philip Morris)

Sigara üreticileri hiçbir zaman boş durmadı ve durmayacaktır da… Sigaranın şekli değişti, ambalajı değişti, kokusu değişti; ama içindeki zehir hep aynı kaldı.
 
TÜM ZARARLI ALIŞKANLIKLAR KÜÇÜK DENEMELERLE BAŞLAR, BÜYÜK ZARARLARLA SONUÇLANIR.

 

 

  • Günde 20 adet sigara içen insanın vücudunda 20 yıl sonra 7 kg. is ve katran birikmektedir.
  • Suçlu insanların % 95’i sigara içmektedir.
  • Dünyada her 8 saniyede 1 insan sigaradan ölmektedir.
  • Sigara içen insanın akciğeri kanserli tümörler tarafından sarıldığı için katrana bulanmış gibi kap karadır.
  • Sigara içenler, içmeyenlere oranla 10 kat daha fazla kanser olma riskini taşırlar.
  • Yapılan bir araştırmaya göre, Türk insanının Avrupalılardan 10 yaş daha erken kalp krizi geçirdiği ve bunun en önemli nedeni sigara olduğu yönde ispatlanmıştır.
  • Çekilen her nefes  50 000 hücrenin ölümüne sebep olmaktadır.
  • Sigaranın en önemli tüketicileri 3. dünya ülkeleridir.
  • Kızılderililer, topraklarını ele geçiren beyaz adamları tütüne alıştırarak en büyük intikamlarını almışlar.
  • Ağız yoluyla alınan 1-2 santigram nikotin, insanı ölüme götürebilir.
  • Sigara tüm ölümlerin beşte birinden sorumludur.
  • Tüm kansere bağlı ölümlerin % 30’ndan sorumludur.
  • Sigara içenler; ortalama 15 yıl daha az yaşamaktadır.
  • 15 yıl sigara içen bir insanın ölüm riski % 50’dir.
  • Her yıl 3000 kişi çevrede içilen sigaradan etkilenerek ölmektedir.
  • Sigara içilen bir evde yaşayan bir insanın kansere yakalanma riski % 30’ dur.
  • Dünyada 6 trilyon paket sigara üretilmektedir.
  • Dünyada en çok sigarayı Çin üretmektedir. 2. büyük üretici ise ABD’den Phlip Morris firması gelmektedir.
  • Türkiye’de yılda 6 milyar paket sigara tüketilmektedir.
  • 1 milyar Çinlinin 385 milyonu sigara tiryakisi olup her yıl 750 bin kişi sigara yüzünden hayatını kaybetmektedir.
  • Bir nargile içmek, 50 adet sigaranın içimine bedeldir.

SİGARA BAĞIMLILIKTIR.
SİGARADAN KURTULMAK İSE;
ÖZGÜRLÜKTÜR

 

İçmeye devam edersen ne olur?

 

             DUMANINI YEL ALIR,
                 
         PARASINI EL ALIR,
                                       DERDİ SANA KALIR.

 

      
 
  Bugün 30064 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol